top of page

Türk Tasavvufunda Geyik ve Dağların Dervişi, Türkmen Gazisi Geyikli Baba


Geyik kültü yalnızca Orta Asya Türk topluluklarının kültür dünyasında yer etmiş bir unsur değildir. Türklerin İslamiyet’i kabulünden sonra da bu kadim sembolün önemini koruduğu görülür. Horasan’dan Anadolu’ya uzanan geniş bir coğrafyada, Türk tasavvuf geleneğinde derin kökler salmış olan geyik motifi birçok tarikatta kutsal bir anlam taşır. İnan, Barak Baba, Sarı Saltuk, Geyikli Baba ve Hacı Bektaş Velî gibi önemli sûfîlerin menkıbelerinde sıkça karşımıza çıkar. Türkistan’dan Kerkük’e, Erbil’den Anadolu’ya kadar uzanan bölgelerdeki türbelerde rastlanan geyik kemikleri ve boynuzları ise bu kültün izlerini günümüze taşıyan somut örneklerdir.


Anadolu’nun Türkleşmesi ve İslamlaşmasında önemli rol oynayan Anadolu Türk Tasavvufunun önderlerinden biri de XIV. yüzyılda Bursa civarında yaşayan Türkmen gazisi Geyikli Baba’dır. Asıl adıyla Baba Sultan ya da Hasan, dünyadan elini eteğini çekmiş; sade ve zahit bir hayat süren Kalenderî meşrep bir dervişti. Onu farklı kılan en önemli özelliği, dağlarda geyiklerle birlikte yaşaması ve doğayla kurduğu derin bağdı. Hatta bazen kendisi de geyik postuna bürünerek dağlarda onlarla birlikte dolaşmaktaydı. Bu sebeple halk arasında “Geyikli Baba” adıyla anılmıştır.


ree

Orhan Gazi döneminde Azerbaycan’dan Anadolu’ya gelen Geyikli Baba, müritleriyle birlikte İnegöl çevresine yerlemiş ve burada Rum abdalları arasında yer alarak gazâ faaliyetlerine katılmıstır. Rivayetlere göre, 1326’da Bursa’nın fethine müridleriyle birlikte geyik sırtında katılmış ve  Osmanlı’nın ilk dönemlerine damgasını vurmuştur. Fetihten sonra Orhan Gazi’nin kendisine İnegöl’ü ikta olarak vermek istemesine rağmen, o sadece bir zaviye yeri istemiş ve bugün Babasultan adıyla bilinen bölgede dergâhı kurulmuştur.

Geyikli Baba’nın adı, tasavvuf geleneğinde Yûnus Emre ile birlikte de anılır. Bir menkıbeye göre Yûnus, dağda odun keserken etrafına toplanan vahşi hayvanlarla hâl diliyle konuşur. Bu duruma şaşıran bir seyyah, Yunus’a şöyle seslenir: “Oduncu derviş, bu ne  hâl?!.. Hayvanlarla bile dost olmuşsun. Bu Anadolu dervişleri hep böyle midir? Çünkü Bursa'da bir derviş tanıdım, geyiklere biniyordu. Geyikli Hasan derlermiş adına. Çok güzel sözler söylüyordu. Burada da sen!.. Vahşî hayvanlar kaçmıyor sizden. Şaşılacak şey…” demiş. Yûnus da ona şöyle demiş: “Geyikli'de gördüğün de bizde gördüğün de Hak'tır yabancı. Hak ile birlik olunca cümle varlıklar biliş olur.”


Bugün hâlâ Bursa ve çevresinde onun adını taşıyan türbeler, çeşmeler ve yatırlar bulunur. Halk, Geyikli Baba’dan özellikle hayvan bereketi ve doğanın korunması için niyet diler. Anadolu’da pek çok evliya menkıbesinde geyiklere rastlarız: Sarıkız Efsanesi’nde Kaz Dağları’ndaki Sarıkız’ın yanında geyikler belirir; dağların kutsiyetini vurgular. Hacı Bektaş Veli menkıbelerinde dervişlerin geyiklerle karşılaşması, “doğayla barış”ın bir işareti olarak yorumlanır. Yörük ve Türkmen destanlarında geyikler, dervişlere yol gösterir; kaybolanlara eşlik eder.


ree

Kaynakça:

TDV İslam Ansiklopedisi, Cİlt 14, S.45-47.

TURGUT Vedat AHU VE DERVİŞ: XIII. YÜZYIL TASAVVUF DÜNYASI ÜZERİNE BAZI YENİ BULGULAR, 2020/SAYI 96

NURŞEN ÖZKUL FINDIK,MUHAMMET GÖRÜR. SİMGESEL VE BİÇİMSEL ÖZELLİKLERİ İLE TÜRK KÜLTÜR VE SANATINDA GEYİK FİGÜRÜ Türk Kültürü ve Hacı Bektaş Velî Araştırma Dergisi, Bahar - Mart 2024, Sayı 109, 149-186

 
 
 

Yorumlar


1_edited.png

alacadergi.com Ekrem Topuz tarafından tasarlanmıştır.

bottom of page