Dedem Korkut
- Halil İbrahim Sarı

- 4 Kas
- 4 dakikada okunur
“Bismillahirrahmanirrahim
Resul aleyhisselam zamanına yakın Bayat boyundan Korkut Ata derler bir er ortaya çıktı. Oğuz'un evvel kişisi, tam bilicisiydi. Ne derse olurdu. Gaipten türlü haber söylerdi.
Hak Teala onun gönlüne ilham ederdi.
Korkut Ata söylemiş: Ahir zaman hanlık geri Kayı'ya değecek; kimse ellerinden almaya... Ahir zaman olup kıyamet kopuncaya dek...”
Ne zaman destan ve efsane gibi konular konuşulsa, eski Türklerden bahsedilse nasıl olursa olsun Dedem korkut anılır. Belki sıcak bir yatakta masal dinlerken belki bir sokağın ismi olarak belki de korkut isminden dolayı Dede Korkut’u biliriz. Peki kalın oğuz beylerini hizaya getiren onların soyunu soylayan destanını anlatan bu mübarek Türk kimdir? İşte bu yazımda sizlere Dedem Korkut’u anlatacağım.
Dede korkut Oğuz boylarının gelenek ve göreneklerini çok iyi bilen yarı efsanevi bir karakterdir. İslam öncesi şaman geleneğinden izler taşımasından dolayı sonradan Müslüman olmuş ve evliya sıfatını almış biri olduğu tahmin edilir. Kitabın girişinde gaipten bilgi alması, Tanrı Teala’nın onun gönlüne ilham vermesi gibi keramet unsurları onun dinen kutsandığını bizlere gösterir. Göçebe Türkler’in yüceltip kutsallaştırdığı, bozkır hayatının geleneklerini ve törelerini çok iyi bilen, kabile teşkilâtını koruyan bir Oğuz büyüğüdür. Halkın atası, kabilenin reisi, bilgin, güçlü halk ozanı ve bilge olarak Dede Korkut’un tasviri kitabın başından sonuna kadar tekrarlanır. Hanlar güç durumlarda ona danışırlar; öğütler veren, yol gösteren, içinden çıkılmaz gibi görünen güçlükleri çözen hep odur. Dede korkut hep hikayenin sonunda gelir ve genellikle ozan olarak karşımıza çıkar.
Dede korkut, Residüddin’in Cami’u’t-tevarih adlı eserinde Oğuzlar’ın Bayat boyundan, Edülgazi Bahadır Han’ın Şecere-i Terakime adlı eserinde de Kayı boyundan olduğu yazılıdır. Daha öncesinde de bahsettiğimiz gibi dedem korkuta insan üstü olarak bakıldığı için halk arasında onun hakkında söylemler çıkmıştır. Mesela halk rivayetlerine göre Dede Korkut aydın, berrak gözlü dev kızından dünyaya gelmiştir. Boyu 60 arşındır. Reşîdüddin ve Ebülgazi Bahadır Han onun 295 yıl yaşadığını söylerler. Bir halk rivayetine göre ise 100 yıl yaşamıştır. Siriderya nehrinin sol yakasında kurulmuş bir Kazak obasında yaşamış, ölünce nehrin sağ kıyısına gömülmüştür. Korkut Ata’nın ölümüyle ilgili olarak Kazaklar arasında yaygın olan menkıbeye göre yirmi yaşında iken rüyasında aklar giymiş bazı yaratıklar ona kırk yıl yaşayacağını haber vermiş, bunun üzerine Korkut ölümsüzlük istemeye karar vermiştir. Karşılık beklemeden hastalara yaptığı yardımlar Allah katında makbule geçmiş ve bir gün uykuda iken Allah ona, “Ölümü kendin arzu etmedikçe ölmeyeceksin” demiştir. Bunun sonucunda hakkında bir çok rivayetler ortaya çıkıştır.
Tam adıyla Kitâb-ı Dedem Korkud alâ Lisân-ı Tâife-i Oğuzân destansı özellikler gösteren 12 farklı hikayeden oluşur. Bu hikayeler, Oğuz boylarının ve diğere Türk boylarının siyasi, kültürel ve gündelik yaşamını konu alır. Günümüze ulaşan Dresten, Vatikan, Türkistan ve Bursa adında dört nüshası vardır.
Bu hikayeler 14-15. yüzyılda yazıya geçirilmiştir. O zamana kadar kopuz eşliğinde halka aktarılan bu hikayeler sözlü halk edebiyatı ürünüdür. Hikâyeler, Dede Korkut ya da Korkut Ata olarak anılan kişinin ağzından aktarılır. Hikayeler "Dedem Korkut geldi, boy boyladı, soy soyladı" şeklinde biter. Boy, destan kelimesinin karşılığıdır. Boyların (destanların) kopuz eşliğinde anlatılması boy boylamak, bu anlatım içindeki manzum bölümlerin bir ezgiyle okunması ise soy soylamaktır. Bu yüzden metinde sıkça geçmektedir.
Dede Korkut, belirli olaylar sırasında ve her hikâyenin sonunda ortaya çıkar. Olayları tatlıya bağlar, sorunları çözer, öğüt verir, ad koyar, deyiş söyler. "Dua edeyim hanım" diyerek iyi dileklerde bulunur.
Kitap hakkında aktarılan çok bilgi var. Ama bu kitabı ilk kez Türkçemize çeviren ve ilk kez üzerinde çalışma yapan Kilisli Muallim Rifat Bilge’nin sözleriyle bu kitabı açıklamak bence doğru olacaktır. Muallim Rifat şunları söylüyor: Kitapta dört şeye çok önem verilmiştir. Birincisi yiğitlik, kahramanlık. Şöyle ki Her Türk'ü kahraman yapmak için birçok kıymetli misaller getirilmiştir. Kitap bu noktada birçok hamasetnamelerin fevkindedir. Bundan dolayı kitaba "Kahramanlar Kitabı" yahut "Kahramanlık Kitabı" desek olabilir. Evet her Türk için kahramanlığı gaye bilmek ve kahraman olmaya çalışmak bir vazifedir. Türk öyle bir fikir beslemelidir ki: "Kurda rast gelsem ağzını yırtarım, karşıma arslan çıksa bir yum. rukta kafasını ezerim." demelidir. Kitap yiğitliği yalnız erlerde değil kızlarda da arıyor. Kahraman bir delikanlı, kahraman bir kız arıyor. Kahraman bir kız kendisine kahraman bir eş arıyor. İkincisi ahlâktır. Kitabın içinde ahlâka aykırı bir şey yoktur. Her muaşakayı kitap nikâh ile neticelendiriyor. Üçüncüsü aile muhabbetidir. Kitap bir ailenin bütün efradını birbirine bağlıyor. Ve hepsini aynı surette birbirine yardıma koşturuyor. Kocasına bir felaket gelen kadın kılıç kuşanıyor, kocasına yardıma koşuyor. Her kadın kocasını seviyor. Onun yoluna kendisini feda etmek istiyor. 87. sayfadaki "Deli Dumrul" hikâyesi güzel bir piyes olur. Dördüncüsü kitap Türkleri evlat yetiştirmeye teşvik ediyor. Çocuğu olmayan bir er yahut bir kadın, çocuklu birisi kadar hürmete mazhar olamıyor.
Dede Korkut Kitabı ülkemizde ilk kez Kilisli Rıfat tarafından Arap harfleriyle 1916'da yayımlanmış, Latin alfabesiyle ilk çalışmayı Orhan Şaik Gökyay 1938'de yapmıştır. Muharrem Ergin'in asıl metne dayanarak yaptığı bilimsel incelemesi ise 1958'de yayımlanmıştır.
Sizlere son olarak Kilisli Rıfat Bilge’nin hatıratlarında bu kitap hakkında yer alan bölümde kitabın çevirisinde emeği olan Ziya Gökalp’le yaşadığı diyaloğu aktarıyorum.
Konuşma Ziya Gökalp ve Kilis’li arasında geçiyor:
…
Rifat bundan sonra senin adın 'Dede Korkut' olsun. Sana bir kopuz bulalım, ustasını da bulalım, çalmasını ögren. Sana memleketimizin her tarafında gezmek, Dede Korkut hikâyelerini söylemek için bol tahsisat verelim. Kopuzu koluna tak, ilden ile, şardan şara gez. Hikâyeleri anlat. Kopuzu çal. Soylamaları ırla. Gel şu hizmeti kabul et.
Bu teklife şöyle cevap verdim: Benim musikiye istidadım yoktur. Bir kere Musullu Hafız Osman Efendi'den musiki dersi almak istedim. Bana 'Bakalım kabiliyetin var mı? Sana bir şarkı vereyim, anlayayım." dedi. Sonra;
Habgah-ı yâre girdim arz için ahvalimi, Bir perîşân halini gördüm unuttum hâlimişarkısını öğretmek istedi. Bir ay, her gece bir saat benimle meşgul oldu. Bir ay sonra kararını vermek için tekrar söyletti. Herhalde birçok falso yapmış olduğum için kızdı, haykırdı:
'Bu yaşıma geldim, yüzlerce insanlara ders verdim, fakat senin gibi bir kabiliyetsiz görmedim. Allah seni taş yaratmış. Adam, defol! Cehennemin dibine kadar git, bir daha yanıma yurduma uğrama. Sesini duyarsam sana hakaret ederim.' diye beni kovdu. İşte ben böyle bir adamım. Ağzımda kabiliyet olmadığı gibi parmağımda da yoktur. Ne vakit elime bir saz aldımsa tellerini kırdım, vazgeç azizim. Rifat, yazıcı olur, fakat kopuzcu olamaz. İstersen verdiğin adı geri al." dedim.
Ziya Bey güle güle katıldı:
"Adını ben verdim, yaşını Tanrı versin! Beş otuz yaşa!" dedi.
Ben de "Amin!" dedim.
"Dedem Korkut geldi, boy boyladı, soy soyladı... "
Kaynakça
- Doğan Averbek, Güler, Kilisli Muallim Rifat Bilge Bildiklerim, Ötüken Neşriyat, İstanbul, 2024
- Çakan, Ayşegül, Dede Korkut Hikayeleri, İş Bankası Kültür Yayınları, Aralık 2021, İstanbul
- ORHAN ŞAİK GÖKYAY, "DEDE KORKUT", TDV İslâm Ansiklopedisi, https://islamansiklopedisi.org.tr/dede-korkut
- Ekici, Metin. "DEDE KORKUT". Türk Edebiyatı Eserler Sözlüğü, http://tees.yesevi.edu.tr/madde-detay/dede-korkut.
- TDK Türkçe sözlük




Yorumlar